Olamaz mı? Olabilir!

Son zamanlarda etrafımdakileri daha çok sorgular, daha çok inceler oldum. Bu satırları okuyorsan sevgili S, bunun sebebini biliyorsun 🙂 İlişkilerde çiftleri, arkadaşlıklarda tarafları.. Birbirlerine hem fiziki hareketlerini, hem aralarındaki enerjiyi hisseder oldum. Kimi ortamlardan koşarak kaçmak istedim, kimilerinden hiç ayrılmamak.. Kimi zaman, ortada çok ciddi bir problem varken hiçbir şey yokmuş gibi davranan insanlara, masaya yumruğumu vurup “Neden birbirinizi aptal yerine koyuyorsunuz?” demek istedim. Ama bu duygular açığa çıkmadılar, benimle birlikte o masadan kalkıp evin yolunu tuttular.
Kimi kadınların, canı yananların elini tutmak istedim. Onlar hep güçlü ve güleryüzlüler, ama perdelerin ardındaki hayatlarını kimse bilemez. Kimi kadınları ise parçalamak istedim, özellikle başka kadınların canını yakmaya ant içenleri. Kimi erkeklerle kadeh tokuşturmak istedim, hep sert duran ama herhangi bir kadından daha ince, daha zarif olanlarla..Kimi erkeklere ise, kadın halimle erkekliği öğretmek istedim, çünkü onlar erkekliği sadece “kalp kırmak” zannedenlerdi. Kendi kalplerine, kendilerine güvenmediklerinden başkalarının canını yakarak ayakta durduklarını zannedenler..
Kimisine ise sadece sarılmak istedim. Zamandan bağımsız dost olanlara, bir bardaktan su içebilenlere, cüzdanındaki parayı bilmeden bölüşenlere, kalbindeki sevgisi okyanusları aşanlara, gülümsemesi hüzünlü ama yüreğe değenlere.
Sizi artık daha iyi tanıyorum. Yüzünüzdeki gülüşün gerçek olup olmadığını biliyorum. Size bazen ufak oyunlar oynuyorum, canınızı yakmadan. Hayır, merak etmeyin bu bir test değil. Sizde biraz ben varım, bende ise çokça siz. Hepimiz birbirimizi değiştirdik, kimi zaman hasta edip, kimi zaman iyileştirdik. Ama çokça güzelleştirdik. En güzel yaşlarımızda derin anılarla yer ettik birbirimizde.
Sizi artık daha iyi tanıyorum, “canım” dediğinizde canınız olmadığımı biliyorum. Tüm güzel sözlerin zamansız söylendiğini, hakkının verilmediğini biliyorum. Ve size kızmıyorum. Bu sizin suçunuz değil. Sevginin kıymetini bilmeden, dünyanın en ama en değerli “şey”i olduğunu bilmeden sizi yetiştirenlerin suçu. Kaybetmekten deli gibi korkarak kaybetmeyi kader edinenlerin, dik durmak isterken eğdirenlerin suçu.
Tüm güzel değerlerimizi, anılarımızı, artık ebeveyn olacak yaşa geldiğimiz için aktarırken daha bir dikkat edelim, daha bir özverili olalım ki bizden sonra gelenler ağacı, toprağı bizden daha çok sevsinler, hayvanları korku unsuru olarak değil, can dost olarak görsünler, insanı renginden, dilinden, dininden değil insan olduğu için sevsinler. Dua etsinler, inandıkları inançsızlık bile olsa, inandıkları şey için savaşsınlar. Engellerden kaçmasınlar, engelleri birlikte aşsınlar. Kendilerine güvensinler. Birinin elinden korkuyla veya çıkar uğruna değil, gerçekten sımsıkı tutsunlar.
Ve dünya çok daha güzel bir yer olsun. Kocaman bir çember.
Olamaz mı? Olabilir? 🙂

 

p.s: Bu yazıyı yazarken bana sadece cırcır böcekleri eşlik etti, başlığı ise sonradan koydum. Anımsattıysa, şarkısını dinlemek isterseniz linki de veriyorum. Hem de bir Eylül akşamındayız ki, ne güzel tesadüftür:)

http://www.youtube.com/watch?v=9y6jH3H_TLg

Genel içinde yayınlandı

Yorum bırakın